Haşr Sûre-i Şerif’i; Medine döneminde Uhud savaşından sonra Hicret’in 4. yılında nâzil olmuştur. Yirmi dört Âyet-i kerime’dir.
Tesbihle başladığı için “Müsebbihât” denilen beş Sûre-i şerif’in ikincisidir.
Ma’kıl bin Yesar -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Kim sabaha erdiğinde üç defa: ‘Euzü billâhissemîil-alîmi mineşşeytanirracim’ diyerek Haşir sûresinin son üç âyetini okursa, Allah buna karşılık akşama kadar yetmiş bin melek vazifelendirir. Eğer o gün ölecek olursa şehid olarak vefat eder. Bu âyetleri gece okursa aynı mertebe kendisine verilir.”(Tirmizî)
Mümtehine Sûre-i Şerif’i; Medine-i münevvere’de nâzil olmuştur; on üç Âyet-i kerimedir.
Kadınların imtihan edilmeleri ile ilgili hüküm dolayısıyle bu Sûre-i şerif’e: “İmtihan olunan kadın” mânâsına gelen “Mümtehine” adı verilmiştir, fıkhî hükümler mevcuttur.
Bu mübârek Sûre-i celîle’de; imanın en sağlam kulpu olan “Allah için sevme ve Allah için buğz” fikrini gönüllere yerleştirme gayesi vardır.
Sâff Sûre-i Şerif’i; Medine-i münevvere’de nâzil olmuştur; on dört Âyet-i kerime’dir.
Dördüncü Âyet-i kerime’de Allah yolunda birbirine kurşunla kenetlenmiş bir duvar (Bünyan-ı mersûs) gibi düşman karşısında saf bağlayarak çarpışan mücahidlerden söz edildiği için, Âyet-i kerime’de geçen ve bu mânâya gelen “Sâff” kelimesi bu Sûre-i şerif’e isim olmuştur.
Cum’a Sûre-i Şerif’i; Medine-i münevvere’de nâzil olmuştur; on bir Âyet-i kerime’dir.
Dokuzuncu Âyet-i kerime’de Cuma namazı için ezan okunduğunda câmiye gitmek emredildiği için, Âyet-i kerime’de geçen “Cum’a” kelimesi bu Sûre-i şerif’e isim olmuştur. Sadece Cuma namazının hükümleri açıklanmış olmayıp, bu isim bir alâmettir ve ahkâm Âyet-i kerime’lerini ihtiva etmektedir.